MAVRO ALİ OSMAN EFE |
|
ALİ OSMAN EFE (MAVRO)
VE KIRMIZI BUĞDAY
Arap olduğu için Yunanlılar ona Rumca kara anlamında 'Mavro' demişlerdir. Hatta yardımcısı da zenci bir efe idi. 12 kişiden oluşan çetesi, Yunanlılar arasında Mavrolar diye korku salmıştı. Çünkü çok cesur olan Ali Osman Efe, umulmadık yerlere ve beklenmedik zamanlarda baskınlar yapardı. Önüne çıkan Yunan müfrezelerini dağıtır, subaylarını izleyip yok ederdi. Bu nedenle Yunan komutanlığı başına 300.000 drahmi ödül koymuştu.
Ali Osman Efe, bağımsız dolaşmaya alışmıştı ve yiyecek, cephane gibi gereksinmelerini, koruyup-kolladığı köylerden sağlıyordu. Ancak Soma'daki Kuva-yı milliye karargahından, öneriler almakta ve kendilerine katılmaları istenmekteydi. Bunun üzerine Soma’ ya gelen Ali Osman Efe, koşul ileri sürerek katılacağını belirtti. Komuta altına girecek ve fakat bağımsızlığını da koruyacaktı. Uygun görülünce Cinge cephesinde görevlendirildi.
Arap Ali Osman Efe, bir gün Bölcek köyüne gitmek istedi. Burası sınır sayılırdı ve köyde Yunan askerleri vardı. Hatta uyarılmış ve tehlikeli olacağı söylenmişti. Dinlemedi ve kızanlarını yanına alıp yola koyuldu.
Gözetici bir Yunan eri, minareden izliyordu ve kendilerinin yaklaştığını komutanına haber verdi. Oysa bizim efeler, minaredeki adamı müezzin sanmışlardı. Köydeki Yunan askerleri, Sarı Yüzbaşı diye bilinen Giritli komutanlarının emriyle pusu kurmuşlardı. Onlar da Mavrolardan öç almayı ve hepsini yok etmeyi düşünüyorlardı.
Fakat Mavro korkusu, telaş ve acelecilik getirmiş olacak ki vakitsiz ateş ettiler ve önlem almalarına fırsat vermiş oldular. Ne var ki Ali Osman Efe vurulmuştu. Bunun üzerine karşılıklı kurşun yağmuru başlamış ve Ali Osman Efe iki yerinden daha yaralanmıştı. Ali Osman Efe yere düşmüş ve iki kızanı da yanında şehit olmuştu. Efenin öldüğünü sanan Yunan askerleri geri çekilince, kızanlardan Ali Efe de sağ olanlarla birlikte çekildi.
Ağır yaralı Ali Osman Efe, sürünerek bir mısır tarlası içine girdi. Kan izinden Yunanlılar fark etmiş ve tarlada aramaya başlamışlardı. Nitekim Sarı Yüzbaşı onu bulmakta güçlük çekmedi. Tabancasını boşaltıp öldürmek istedi. Ağzı, yüzü kan içinde, dili parçalanmış ve beş kurşun daha yiyip ölmeyen Ali Osman Efe, can havliyle davranıp Parabellumunu ateşlemiş, başına dikilen Sarı Yüzbaşı ile üç Yunan erini öldürmüştür. Bu haliyle sürüne sürüne, düşe kalka yola çıkmış ve kurtulmuştur.
Ali Osman Efe, iyileştikten sonra 200 kişilik bir kuvvet toplayarak Balıkesir' de bulunan Yüzbaşı Kemal'in emrine girmiştir. Kuva-yı Milliye müfreze komutanı olarak başlangıçta verdiği hizmetler, daha sonra düzenli ordu kurulunca da sürmüş ve Kurtuluş Savaşı zaferle bitince Atatürk tarafından Gazilik madalyası ve Alibeyli köyünde yaklaşık 60 dekarlık arazi ile ödüllendirilmiştir.
1951 yılında Bergama'da ölen Ali Osman Efe, Alibeylili olmasına karşın Bergama'da mezarlığına gömülmüştür.
Ali Osman Efenin yukarıda anlatılan kahramanlığı onun adına bir türkü yakılması ile sonuçlandı.Göçbeyli çevresinde kaynağı tam bilinmeyen kişilerce sözleri oluşturuldu (anonim) Ayas köyü (şimdiki Ayaskent) imamı olan Ali tarafından bestesi yapıldı.
KIRMIZI BUĞDAY (Orjinal sözleri)
Kırmızı buğday ayrılmıyor hadülen kanından Can bulaşmış Ali Osman Efe' nin hadülen canından Kurşun girmiş Efemizin hadülen dört bir yanından Yürü serbest yürü beyaz Aşem örme saçlar sürünsün Açıver ak gerdanını Aşem hadülen sinen görünsün Göçbeyli altında selamet geçtim hadülen sağ geçtim. Sarıcalar deresinde pusuya düşüp kendimden geçtim. Aklımı zor topladım hadülen Cingeye dar kaçtım. Yeğitler yeğidi Ali Osman Efem yerde yatıyor. Heybesinde buğdaylar hadülen kanıyla yatıyor. Kırmızı buğday ayrılmıyor hadülen aman saçımdan. Mevlam bana versin beyaz Aşem güzellerin gencinden. Kim ayrılmışki hadülen ben ayrılem Aşem eşimden. Serbest yürü Beyaz Aşem örme saçları sürünsün Aç beyaz gerdanı da Aşem hadülen sinen görünsün.
TÜRKÜNÜN BUGÜN SÖYLENEN UYARLAMASI ŞÖYLEDİR
KIRMIZI BUĞDAY
Kırmızı buğday ayrılmıyor sezinden Mevlam Mevlam versin güzelleri gencinden Kim ayrılmış ben ayrılam eşimden Yörü yörü dilber salma saçın sürünsün Açıver açıver cepkenini elmas gerdan görünsün Yol üstüne kurakoymuş ilyeni Ben istemem mavi şalvar giyeni Ben isterim setre pantol giyeni Yörü yörü dilber salma saçın sürünsün Açıver açıver cepkenini elmas gerdan görünsün.
(Sayın Eyüp ERİŞ'in yorumu) Çok acı değil mi? Aslı "Kırmızı buğday ayrılmıyor kanından" iken türkünün ruhunu nasıl değiştirmişler "Kırmızı buğday ayrılmıyor sezinden!!!" Yıllar geçtikçe Kurtuluş Savaşı kuru bir ders bilgisi ile özdeşleşiyor sanırım, sınavlarda kaç soru çıkar ki oradan?
Cumhuriyet ruhu da böyle böyle mi erozyona uğratıldı? Cumhuriyet Bayramında beylik laflar, bir kaç şiir, ayakta beklemeler diye mi anılır oldu?
"Cumhuriyeti Biz Böyle Kazandık" yazılı pankart taşıyıp Atatürk’ü savaştan bir kaç yıl sonra karşılayan Afyonlu köylülerin cumhuriyet sevgisi ile bugünkü nesillerin sevgisi aynı mı?
Belki de devrim tarihi derslerinde, Mavrolar, Gördesli Makbuleler anlatılmalı. O zaman o ruhu tekrar kazanırız . O da belki!
Türkü 1940'larda derlenirken efenin Soma-Cinge cephesinde savaşması ve türküye konu olayın Bergama-Soma sınırında olması nedeniyle repertuara Manisa türküsü olarak geçti. Oysa türküyü oluşturanlar Göçbeyli/Ayaskent çevresindeki halktı, bu da efenin ailesi tarafından hatta henüz sağ olduğu yıllarda kendi ağzından doğrulanmıştı.
Bu güzel türkünün paylaşılamaması çok doğal ama Bergama türküsü olarak bilinmesinde fayda var.
Kaynak: Eyüp Eriş
|
|