KADİR ÖZDEMİR |
|
ÖDEMİŞ ANILARI KADİR ÖZDEMİR Ben, Ödemiş dendiğinde; Anneannemin Beydağ daki incir bahçesindeki Ceviz ve İncir ağaçlarını, Ceviz ağacının altında, Anneannemin bana hazırladığı mis kokulu sabah kahvaltısını, Mursalllı kırında diktiğimiz 10 dönüm tütün tarlasını, Tütün tarlasına giderken geçtiğimiz dere yatağını, Trafo binasını, sarı çeşmeyi, Tarlaya giderken bindiğimiz amörtisörsüz yeşil motorsikletimizi, Tütün tarlasındaki üç zeytin, bir armut, iki adet incir ağacını, Tütün tarlasındaki çatısı olmayan dört tarafı kerpiç evi, çatısını naylon ile kapatşımızı, bahçe komşularımızı, Artezyancı Ahmet amcanın tarlasını, Onun artezyan kuyusunu ve biraz daha ilerdeki Çınarlı Çeşmeyi, 1.Gazi çıkmazındaki kapısına kilit takmayı çok sonradan öğrendiğimiz iki katlı kerpiç evimizi, Eski lisedeki tarihi binanın karşısında çok eski bir fotoğrafçıda Annemle çektirdiğimiz ilk fotoğrafımızı, Ağbimle sünnet oluşumu, faytona binişimi, bize yapılan yemekli sünnet düğününü, Çıkmaz sokağımızdaki komşumuz terzi Sabiha teyzeyi, İğneci Emine Teyzeyi, Kocası Muhtar Refik Amcayı, Öğretmen Gördesli Hüseyin Amcayı, Emine nineyi, Çıkmaz sokağımızın başındaki Tenekeci Niyazi yi, oğlu Asil’i, ayakkabı tamircisi Emin amcanın dikiş ipini balmumu ile nasıl mumladığını, sokağımızın başındaki virane evi, Sokağımızın karşısındaki traktörcüler kahvesini, Ak Saçlı sevimli mi sevimli Bakkal Selahattin SERİM amcamızı, oğullarını, Sokağımızın hemen çıkışında solda Radyo tamircisini, karaborsa margarin yağı ve tezgahaltı babama sigara aldığım Bakkal Ahmet KARABULUT amcayı, oğlunun Ödemişin tek Güzellik Kuaförü Hilmi ağbiyi, abisini, kız kardeşi Nurcan’ı… Allah rahmet eylesin önce Ahmet amcanın hanımı , 2 ay sonrada Bakkal Ahmet amcanın vefatını, 2.Gazi çıkmazındaki Ispartalıların evlerine ziyaretimizi, Nuri ve Refik Uzun Kardeşleri, Yine aynı sokağın başında oturan Zaferleri, Balıkçıoğlu Öğrenci Yurdunda Çıkan yangını, yangında vefat eden ağabeylerimizi, Sokağımızın biraz ilerisindeki Set parkta saklambaç oynadığımız günleri, Sonbaharda İğde ağacından İğde düşürmek için attığımız tivis terlikleri ağaçtan tekrar geri düşürmek için nasıl çabaladığımızı, su dolu havuzları boşaldığında içinde nasıl kaydığımızı, o güzel parkta nasıl saklambaç oynadığımızı, parkın tuvaletinin arkasındaki çalılıklara saklanıp kargı ile gelen geçeni çıtlık meyvesi ile nasıl zımbaladığımızı, parkın etrafındaki sokaklarda gözümüze dayayıp yandan bastığımız düğmesi ile 5-10 kuruşa izlediğimiz resim karelerini, sokaklarda satılan rengarenk macunlarını, titreklerini, bakkaldan aldığımız pestilini, kahverengi Erdem şekerini, Esnaf kefaletin karşı kaldırımında camları kaplanmış meyhaneyi, Meyhaneci sevecen Sadettin Amcayı, Oğlu Güray’ ı, parkın karşısında köşedeki evlerini, sadettin amcayı bazen avdan dönüşlerinde gördüğüm kahverengi av köpeklerini, Bahçelerde Çıtlık toplardık, İstiklal İlkokulunun altındaki köşede bakkalda da satarlardı, hatta o zamanın şans kartonu kazı, altında ne yazıyorsa onu anında kazan oynamayı, eski patates pazarını, Ramazanda Sevgi fırınından aldığımız pideyi, İstiklal İlkokulunun hemen arkasındaki sokaklarda top oynamayı, atak oynamayı (Zehirli, çizgili, hobbalı ), İlkokulda kantinden para ile bişey satın almamak için ekmek arası kaynamış yumurta, üzerine domates ve soğan koyarak okulda ders arasında onu afiyetle yiyişimizi, Rıza ASLAN hocamızın yediğimiz soğanın kokusundan dolayı sınıfta 3-5 imizi nasıl azarladığını, evdeki siyah beyaz yedi tuşlu Alman malı televizyonumuzu, Kasaphanedeki balık tezgahlarını, Köfteci İsmail’de Kuru Köfte Yemeyi, Gazi Caddesindeki Rahmetli Saim İŞBİLEN Amcayı, oğlu Rıdvan abimi, onların Kırtasiye Dükkanlarını, Rıdvan abimin o doyumsuz güzel sohbetleri, Zeytinliova da dere kenarında içtiğimiz rakıyı, Çocukluğumun, gençliğimin en güzel yıllarının geçtiği Gazi Caddesindeki işyerimiz Gül Aile Pastanesini, Ortakçımız Niyazi Amcayı, Yan komşumuz Oya Tuhafiyenin Sahipleri Yüncü Hasan Amcayı, Oğlu Mehmet abiyi, köşede Berber İbrahim’i, köşede gazeteci Olcay abiyi, sokağında Kahveci Ahmet’ i, Saatçi İsmail’i, Dede Lokantasını, karşımızda Şölen Eczanesini, Numune Fırınını, Sahibi İbrahim Amcayı…. Liseli yıllarda İlkkurşun çayından ortağım Sedat KANTARCI ve ben çuval ile balık avlamak için okuldan kaçışımızı, lisenin tuvaletinde bir sigarayı 3-5 kişi ortak içişimizi, okulda üst araması yapacaklarını sezinlediğimde lisedeki tarihi binanın çatı katına güvercin yuvalarının arasına kaçışımı, cebimden küçük bir çakı çıktı diye disipline verilişimizi, İrfan UZUN hocamızın ise disipline verilişimizi nasıl engel olduğunu, Okul çıkışlarında bizden büyük ağabeylerimizin kavgalarını, slogan atışlarını, o dönemin en güzel, en moda kıyafeti yeşil parkalarımızı, bazı günlerde okuldan kaçıp okul dışından arkadaşlarla tek kırma av tüfeğini parkamın altına saklayıp Karakova ya yaya olarak Ördek Avına gidişlerimizi, İbrahim İZCİ abimle gittiğimiz keklik avlarını, köylerdeki dostlarımızı, arkadaşlarımızı, Orta okuldayken tenefüs sonunda derse geç kalmamak için koşarken kaza ile Nihat hocanın koluna değdiğim için bana attığı tokadı, orta üç de hentbol müsabakasında Lise 2. si oluşumuzu, Ödemiş Lisesinde o dönemlerde (….-80-81-82-83-84-…) okuduğumuz arkadaşlarımızın başarılarını ve geldikleri yerleri, Babamın 80’li yıllarda fidanlıkta 20 dönüm patlıcan tarlasının içine yaptırdığı 3 katlı evimizi (şu an bir tane boş arsa yok ),Sevdiğim kızı evlerinin penceresinde gördüğümde kalbimin hızlı atışını, yolda yürürken öğretmenlerimiz gördüğümüzde öğretmenimin geldiği kaldırımdan diğer kaldırıma nasıl geçtiğimi, eski lise binasının karşısındaki bisikletçi Hasan Amcayı, kahveci Emin in kahvesini, Set Parkın Ocakcısı Şarlo Mehmet’i , Parkı süpürmekle görevli ayakkabı boyacısı Cimi’yi, Set Parkın sahipleri Kadir abiyi ve onun nasıl güzel Dama oyunu kurguladığını, diğer ortakları iki Ali abimleri, cebimizde para olmasa bile Ali abi “yarın veririm” dediğimizde hiç sesini çıkarmadan gözlerini aynı anda yumarak onaylamasını, en güzeli ise arkadaşlarımızla oturduğumuz o güzelim şemsiye ağacını (Şu anda yok), onun altında sınav öncesi hazırladığımız kopyalıklarla yazılıya hazırlanmayı, dersanenin ne olduğunu sadece zengin çocuklarının bildiği, bizden önceki ağabeylerimizin ders kitaplarıyla bizlerin de okumasını, yine liseli yıllarda parkta gördüğüm, ağaçtan düşmüş Bukelemun’u, bayramlarda herkes bayram yaparken benim pastanede çalışmak zorunda olduğumu, her Cumartesi sabah 10 dan öğleden sonra 5 e kadar pastanede nasıl dört nala çalıştığımızı, babamın işi gereği olsa gerek aile bireylerinin tamamı ile aynı sofrada yemek yemek sadece dört yılda bir nüfus sayımlarında gerçekleştiğini, parkta her akşam birlikte oturduğum Muzaffer UÇAR kardeşimi ve birbirimizin evinin önüne geldiğinde birbirimize ıslıkla seslenişlerimizi hatırlarım. Daha nice insanlar ve isimler, nice uzun uzun yaşanmışlıkları hatırlarım. Sayfalara sığmayacak kadar dostluklar, arkadaşlıklar, sevinç ve üzüntüler…. Benim için Ödemiş unutulmayandır, her zaman hatırlanandır... — Ödemiş Merkez'
|
|