|
ÜLKÜ KESİCİ |
|
-------EVİMİZİN KOLTUKLU ODASI------- Yıllar öce (1965-1970’li yıllarda) Ovakent camikebir mahallesindeki bahçeli köy evimizde geçti çocukluğum. Evimiz şimdiki evler gibi çok kullanışlı değildi. Annemin aşevi dediği mutfak evin dışında, bitişik ayrı bir yerdeydi. Evimizin avlusunda bir tane çeşmemiz vardı. Evin içinde, aşevinde ve tuvalette çeşme yoktu. (su) yoktu. Musluk dediğimiz alüminyumdan yapılmış çeşmeli küçük bir el yüz yıkama haznesine sürekli elle su taşımamız gerekiyordu. Aşevindeki apteslik denilen yerde bulaşık yıkamak için de su elle taşınmalıydı. Tuvalet bardağı da boş kalmaması için sık sık kontrol edilirdi. Damdaki hayvanların sulanması için dama kadar uzanan bir hortum kovadan su içen ineklere zor su yetiştirirdi. Gurk tavuklar civcivleriyle avluda dolaşır her yeri pisletirlerdi. Bu günlük yaşamın hengâmesi içinde evimizin güzelleşmesi için annem, babama koltuk aldırmak için uzun zamandır dil döküyordu. Babam da ha bu sene ha gelecek sene derken sürekli erteliyordu koltuk ama işini. Ramazan bayramı öncesi bir kavga ile Ödemiş Sim Mobilyadan gri renkli koltuklar alındı. Koltuklar gelmeden önce annem misafir odasının tahtalarını fırçaladı, perdeleri yıkadı, camları sildi. Ödemişte ve yöremizde sırtında kilim satan insanlar dolaşırdı. Misafir odasına bir kilim alındı. Koltuklar gelince misafir odasına özenle yerleştirildi. Biz kardeşimle yatak odasındaki tel karyolada zıplamayı çok severdik. Yeni alınan koltuklar da yaylıydı ve üstünde zıplamak çok hoşumuza gidiyordu. Rahmetli annem koltuklar bozulacak diye bizim misafir odasına girmemizi yasakladı ve odanın kapısı kilitlendi. Artık oraya girmemiz yasaktı. Misafirler için hazırlanan bu odada çok az oturuldu ve çok az kullanıldı. Annemin kıymetten kullanmaya kıyamadığı koltuklar bozulmadı ama modası geçti. Yıllar sonra gri renkli misafir koltuklarını damda toz toprak içinde atılmış görünce içim acıdı. O günler gözümde canlandı. Ne demişti derviş Yunus Emre. Mal da yalan, mülk de yalan… Saygılarımla, Ülkü Kesicioğlu
|
|
|