ülkü kesiçi beyin gercek bir hikayesi |
|
DEMİŞ'TE YAŞANMIŞ GERÇEK BİR HİKAYE ÖDEMİŞ'TE BAHÇEYE GÖÇMEK Ovakent’te ben küçük bir çocukken okullar kapanınca bahçeye göçerdik. Bahçeye göçmeyi heyecanla beklerdik. Çünkü Kavaklı kuyudaki bahçemizde yazlar çok güzel olurdu. Bahçemizde incir ayva, nar ağaçları, her çeşit üzüm, güz inciri denilen siyah incirler, erik ağaçları, sebzelerimiz, domates, biber, patlıcan, kavun, karpuz, acur, ciğirdek, kırlangıç… Her şey vardı. Bahçeye göçerken traktör ile göçülürdü. Çok zor ve zahmetli bir işti bahçeye göçmek. Bahçe evimizde sürekli ayrı bir düzen olmadığı için her eşyayı götürmek ve gelirken geri getirmek gerekiyordu. Buna tavuklar, ördekler, kazlar, koyun ve kuzular da dâhildi. Bahar aylarında kovalıklara dizilmiş erkekler (sinekli kozaklar) incir ağaçlarının dallarına atılırdı. Gördüğümüz ilk olgunlaşmış lap için ne çok sevinirdik. Hiç unutmam bahçemizde kara yaprak denilen dev bir incir ağacı vardı. Lapı çok güzel, tatlı ve değişikti. Diğer ballı sarı laplara benzemezdi. O ağaçtan lap yemeyi çok severdik. Sabah ve akşam serinliklerinde de ağaçların altına dökülen kuru incirler toplanıp sergiye serilmeliydi. Ayrıca ağacın altına dökülen iğlek dediğimiz küçük kozak tanelerini koyun ve kuzuların yemesi için toplamamızı isterdi rahmetli babam. Tabi incir ve iğlek toplamayı pek sevmezdik. Bahçemizdeki rezaki, pek üzüm, kara üzüm, kokulu üzümler çok bol ve güzeldi. Dostlara sepetlerle lap üzüm yapılır, asma dalları ile üzeri örülür hediye götürülürdü. Taze lap eskiden pazarlarda hiç satılmazdı. O yıllarda büyük emeklerle toplayıp kurutup, seçip satışa hazırladığımız incir hiç para etmezdi. Tüccar Hasan Ali ucuz bir fiyata incirimizi alırdı. Emeğimize üzülürdük. Bahçe evinde hayat çok zordu. Tulumbadan su çekip taşımak ve mahsulleri tulumba ile sulamak benim görevimdi. Kalıcı bir tuvalet olmadığı için ilk önce uygun ve çok uzak olmayan bir yere saz ve kargılardan bir tuvalet yapmak gerekiyordu. Tavukların eve yakın bir ağaca tünemesi sağlanırdı. Bahçemizin kıyısındaki gagaç (Pelit) ağaçlarının yapraklarını kuzuların yemesi için önlerine sıyırıverirdik. Tavuklar doğurduğunda yaygarayla gıdaklardı. Daha soğumamış sıcacık yumurtalarını folluktan almak ne güzel olurdu. Annem odun ateşinde duvanda kompir gızarması yapardı. Ev ekmeğimizi, pesmatı, taranayı, pekmezi, günbalını kendimiz yapardık. Kışlık bulgurumuzu yarardık. Hamır keserdik. Şapınada üzüm sıkardık, testiden soğuk su içerdik. Bahçede püsküvit arasında lokum kıstırması ne güzel olurdu. Hele babam kırmızı helva getirirse hemen biterdi. Artık hiç biri yok. Meğer ne güzel günlermiş o günler. Bu özlem dolu güzel anılar o kadar çok ki. Sizleri sıkmamak için burada noktalıyorum. Saygılarımla, Ülkü Kesicioğlu
|
|