Kadir Ozdemir
13 Ekim 2014 · Manisa
RAHMETLİ ANNAANNEMLE BİR ANI; |
|
Kadir Ozdemir 13 Ekim 2014 · Manisa RAHMETLİ ANNAANNEMLE BİR ANI; Ah Dudu ah....
Rahmetli Annaannem Dudu ile rahmetli Dedem Hasan Mehmet Kışı Beydağ Adaküre de, yazı ise Beydağın ovasında Alaçayır mevkiindeki incir bahçesinde geçirirlerdi. Bizde Ödemişte Bengisu Mah, Gazi caddesi, 1. Gazi Çıkmazında otururduk. Babamın şu an Gazeteci Saim (rahmetli) amcanın gazete ve kırtasiye dükkanının iki altında Sümer Mefruşatın olduğu yerde ortakçısı Niyazi amca ile Gül Aile Pastanesini işletirlerdi. Yaz mevsimi gelipte okullar kapandığında daha ilkokula başlamadığım yıllarda (1972 den önce) Mursallı kırında ektiğimiz tütün tarlasında yardımcı olamacağımı düşündükleri için herhalde annem beni alır doğru Beydağ da Alaçayır mevkiindeki bahçemize dedemle annanemin yanına bırakırlardı. İncir bahçesinin bir köşesinde iki odalı bir ev, bir odası daha küçük ve genelde samanla doldururlardı. Diğer odasına ise girdiğinizde yer toprak....İçeri girersiniz bir kaç adım sonra tahta bir merdiven ile yerden yaklaşık bir metre kadar tahta kütüklerle yülseltilmiş tahta bir salon....Salonun bir köşesinde yer yatakları, yorganlar ve yastıklar üstüste yığılmış ve üzeri örtü ile örtülü...Odanın duvarları taş, kil ve saman karıştırılıp harç olarak kullanılmış, araya uzun bir yatay tahta atılmış...Duvara sağlamlık verilmek için atılan bu tahtaya yanyana bir sürü çivi çakılmış, çivilerde ise dedemin pantolon ve ceketleri, annanemin kıyafetleri asılı. Dedemin sadece Beydağ pazarına giderken giydiği kıyafeti ise toz olmaması için bir kumaş parçası ile örtülü. Akşam hava kararmaya yakın salon, yatak odası, giyinme odası tüm amaçlar için kullanılan ahşap platformun üzerine sofra bezi serilir, önce içine bayatlamış köy ekmeği doğranmış, haşlanmış börülce konulmuş bir tarhana çorbası, ardından varsa belki ikinci bir yemek yenir... Sonrasında sofra bezi kalkar, yer çalı süpürgesi ile süprülür ve evin önündeki dev ceviz ağacının önüne toprağın üzerine serilmiş hasırda gaz lambası eşliğinde sohbete geçilir. Hemen hemen her gece yan bahçe komşuları annaannemlere gazlambası eşliğinde sohbete gelirler yada bizler onlara gideriz. Sabah uyandığımda annannem çoktan kalkmış evin 15 metre kadar ilerisinde bulunan çardaktan damın altında bulunan iki adet ineğin ve Dedemin atının yemleri verilmiş, ineklerin sütleri sağılmış altları temizlenmiştir. Cevizin altına serili hasıra bağdaş kurup otururum... Sofra bezi serilir, taze inek sütü, annanemin yaptığı köy peyniri, tereyağı ile gara duvanda pişmiş yumurta ve köy ekmeği...O sofradan aldığım keyif ve mutluluk halen burnumun ucunda tüter.... Kahvaltıdan sonra annaannem elime bir sepet tutuşturur " hadi bakalım incirlerin altındaki kuru incirler toplanacak, yine ninemin sütleğen otlarını yanyana koyarak yaptığı sergiye getirirdik, nenemde onları birbir, yanyana ama birbiriyle değmeyecek şekilde ottan yapılmış sergiye dizerdi... Aradan yıllar geçti, Ben üniversiteyi bitirdim Ödemişe tekrar geldim. Askerlik bitti, aslen Kirazlı olan ve pastanemizin mülk sahibi amca vefat edince Gazi caddesindeki 22 yıllık pastane serüvenine 1990 yılında son verdik. 1993 yılında Süleyman Demirel üniversitesinde işe başladım, 1994 yılında evlendim, 1996 yılında Tarım Bakanlığına Su Ürünleri Mühendisi olarak yatay geçiş yaptım.2002 Yılında Ispartada başlayan memuriyeti Manisa da devam ettirme kararı ile Akhisar a tayin olarak geldik. Büyük kızım ilkokul birinci sınıfa gidiyor, dedem vefat etmiş, Annanem ise nöbetleşe kızlarının yanında kalıyor. Bir ramazan bayramı, sonbahardı sanki (2002) Ödemişe geldik, annaannem tekstil fabrikasının orada teyzemlerde kalıyor, bayramlaşmak için ben, eşim ve kızım annaneemin yanına vardık. Baktım yüzüne çok mutsuz, 30 sene önce yüzünden al al ateş fışkıran kadının yüzü solmuş o kocaman badem gibi yemyeşil gözleri sanki küçülmüş, sönmüş....Birden Annaannemle o incir bahçesinde geçirdiğimiz vakitler geldi aklıma, yemeyip yedirdiği cin fikirli, zeka küpü annaannem... Bu mutsuz bakışları yok etmem lazım, onu bir an olsun nasıl mutlu ederim derken birden " hadi annaanne al bohçanı seni akhisara götüreyim" sözleri dökülüverdi ağzımdam, hem de hiç hanımın yüzüne bile bakmadan... Annaannem yüzünde güller açtı birden ve "essahmı, götürümüsün ? " sözleri döküldü ağzından. Ben ise çok ciddiyim hadi bohçanı al diye tekrar ettiğimde normalde ayağa kalkmakta zorlanan ananaanmen birden canlandı, elinde bastonuyla dosdoğru evin içine doğru kayboldu. Bir elinde kıyafetlerinin olduğu bir bohça diğer elinde bastonuyla beliriverdi karşımda...Teyzemlerle vedalaştık ver elini Bozdağ yolu.... Küçükavulcuk, Büyükavulcuk, Birgi derken yaklaşık yarım saat sonra Bozdağ zirve göründü karşımızda...Anneannem ise heybetiyle karşımızda duran Bozdağı görünce birden " Akhisar Bozdağın neresinde " diye sordu. Bende Bozdağı geçtikten sonra ancak 1-1,5 saat sonra Akhisara varabileceğimizi söyledim. Annennem ise " Nasıl yani, Bozdağ dan sonra hala Türkiye devam ediyor mu" diye soruverdi birden, hiç düşünmeden.... Ben ise bir şaşkınlık içinde Türkiye topraklarının sınırlanı İlleri tek tek sayarak anlatmaya çalışıyordum ki " Anneannemin Türkiye yi sadece Adaküre, Beydağ, Ödemiş ve İzmir topraklarından ibaret olduğunu düşündüğünü" anlamıştım. Biraz üzüldüm, biraz şaşırdım...Demekki koskoca bir ömür, çocuklarını büyütmek, çalışmak ve geçimini istihdam etmekle geçmişti. Bir ömür ve bir avuç toprak.... Annennem bir kaç yıl önce yaklaşık 95 yaşında vefat etti, onun annesi de yaklaşık 100 yaşında vefat etmişti...Tüm vefat eden büyüklerimize Allahtan rahmet diliyorum. İnşallah bizler de o kadar yaşamak için ömrümüz olur. Ömrümüzün yettiği sürece atalarımıza ve onlardan devraldığımız değerlere sahip çıkalım ve Rabbim Ülkemizin her yerini görmek nasip etsin.... B
|
|